Gece çıkmak dans etmek istermiş kendisi
Gözü yükseklerde ama bir o kadar masum
Ne yaparsın, nereye kadar kaçarsın?
Kız ilik gibi ne dese boynu ....
İbrahim Sadri – Yol
gözlerim kapanmadan önce yoldaydım
damperli bir kamyon kadar gürültülü
ve bir o kadar sabırlı…
bir menzil bir başka menzile,
bir kilometre başka kilometreye değiyordu
kalbimden acılı şarkılar geçiyor,
sigaramın dumanı akşamla gülüşüyordu
yoldaydım…
kirli beyaz gömleğimin üstünde yağ lekeleri,
arka dörtlüde şöför ismetin hayar hikayeleri,
bir keskin viraj korkusunda,
hükmünü yitirmiş bir limon kolonya ferahlığında,
kısa ve soğuk ihtiyaç molalarında,
bir kasaba otogarında,
zigana geçidinde
başım camda sarsılarak uykudaydım,
öyle dardaydım,
yoldaydım…
o türkülerdeki, o ağıtlardaki,
o fırata kaptırılan gelin gibi hoyrattaki,
o aşılmaz, o varılmaz, o kahbe,
o yalan sevgili,
o rüya gibi
yoldaydım…
bir aşka gidecektim,
gece yarısı yeni bir şehre inecektim,
ellerim cebimde olucaktı,
kalbim avuçlarımda,
üşüycektim…
sen belki, belki sen
cesur turizmin yazıhanesinden,
apollo magius patinaj çekerken,
hayal meyal görecektin beni…
orası burası sökülmüş bir valiz elimde,
yanımda senin için topladığım üzümlerle dolu bir sepet,
ağzımda bulantıyı geçiren nane şekeri,
cebimde muavinin ikram ettiği gofret,
dudağımda yarım bir şarkı,
yüreğimde sadece hasret,
sadece cesur, sadece menzil,
sadece… (more…)
İbrahim Sadri – Öylesine Sevmiştim Şiiri
Şimdi gidiyorsun, git
Bütün sabahları üşüdüğüm
Bütün gördüğüm senli günlerim,onlarda gitsin
İçimde bir şarkı
Gözümde bir ışık kalmıştı h ....
İbrahim Sadri – Paramız Yoksa Haysiyetimiz Var Şiiri
ünya dediğiniz abiler
aha benim şu yüreğim kadar
abiler, hayat dediğiniz
ne kadar gülebiliyorsak o kadar
boşverin ötesini
sallayın gitsin dünyayı
paramız yoksa da haysiyetimiz var
gözünü seveyim zeytinin, taze ekmeğin, çayın
bakmayın, benim de canım elbet çeker
şöyle tereyağlı birbuçuk iskender
yine de olsun
kesmedikten sonra selamı bakkal ender
bi de bizim takıma gol olmadıktan sonra
ve de en kıyağından
ve de en ağırından bi şarkı patlatınca müslüm baba
ne gam ne tasa ne fırtına ne kar
boşverin abiler
paramız yoksa da haysiyetimiz var
şimdi beni iyi dinleyin
canımdan öte ve de
en kıymetli sevdiğim muhterem arkadaşlar
durumum ortadadır
hayat bana da sağlamına harbi bi çelme takmıştır.
nevrim dönmüş, midem bulanmış, gözlerim kararmıştır
cümlenize olan bilcümle borç edavatım
üç vakte kadar askıya alınmıştır. (more…)
İbrahim Sadri – Sabri Abi Şiiri
Ah ulan ah Sabri Abi
Yüreği elinde çocuk
Diz boyu karda açan ahçiçeği
Aşkın kendisi yani
Hürriyetin geleceği
Sert sakallarında vurgun izi
Ah ulan ah Sabri Abi
Yorgun akşamların kederli sofralarında
Önce duran sonra vurulan dostluğumuz gibi
Temiz pak
Sen beni bir volkanın kapısında bıraktın
Hani sen benim elimden tutacaktın
Can olacaktın
Sen beni severdin
Sen yüreğinde vurgun göğsünde darp izi
Sen hani güler geçerdin
Ah ulan ah Sabri Abi (more…)
İbrahim Sadri – Sevda Sokağı Şiiri
ben sevdanın oturduğu sokakta oturuyorum
geceler hiç bitmiyor ben hiç uyumuyorum
gecenin efkarı iniyor perde perde
sevdanın hayali vuruyor arada bir içime
ben sevdanın oturduğu sokakta oturuyorum
hani şu perdelerinde mavi kuş resimleri olan
ali bakkalın hemen yanında 17 numara
o kırgın hayatın tam ortasında
hani duvarlarında hala yazılar olan o sokakta
biri gurbetin ,biri ihanetin,
biri de seni böyle sevmenin hikayesi
sevdanın camı bana bakıyor ben cama
ve bak sen şu serencama
pencere önünde menekşeler ,hatmiler
bide gece sefası ,bide haytalığı adamın
abi bide sevdanın hayali vuruyor arada içime
iyi oluyor diyorum bu sana iyi oluyor
arada bir arkadaşlar geliyor laflıyoruz ordan burdan
anlarsın ya güzel abim (more…)
İbrahim Sadri – Vur Bitsin Şiiri
Orada masanın üstünde bir resim,
İkimiz denize karşı durmuşuz Üsküdar’da
Saçlarımızın üzerinde martılar,
Gözlerimizde acemi bir aşk
Ve tuhaf ve çocuksu bir mutluluk,
Senin sırtında sarı yağmurluğun
Kadıköy’de ucuzluktan almışız
Bende o siyah kazak hani bir kedi gibi sokulduğun
Şubat ve yağmur yağıyormuş meğerse,
Islatan her tarafımızı
Orada masanın üstünde bir resim,
Yak bitsin
Orada kapının arkasında bir yazı,
Seviyoruz yazmışız birlikte,
Harfler nasıl titremiş meğer ellerimizde,
Bir pazartesi akşamı ben eve dönünce
Tutup öyle yazmışız nereden estiyse,
Hep gülüşün, hep sıcaklığın sinmiş harflere,
Ne yaptığın çorbanın, ne pilavın tadı
Sobayı yakmayı unutmuşuz ne gam,
Senin çiğdemler açmış yüzünde sıcaklığın
Orada kapının arkasında bir yazı
Sil bitsin.
Orada sehpanın üzerinde iki bardak,
Senin demlediğin çayı içmişiz birlikte
Nasılda dalgamızı geçmişiz dünyanın bütün dertleriyle,
Bir masalmış bir yalanmış gibi korkmuşuz,
Sıkı sıkıya yaslanmışız bahtımızın kara yıldızına
Ben tek sen üç şeker atmışın filiz çayımıza
Sonra açıp perdeyi gökyüzünden bir dilek tutmuşuz,
Mehtap gülümsemiş deli yürek çocukluğumuza
Orada sehpanın üzerinde iki bardak,
Kır bitsin. (more…)
İbrahim Sadri – Yalan Şiiri
hadi gidiyorsun
yürekten kan gidiyor,sen gidiyorsun
herşey gidiyor
gökte bulut,dağda kar,düzde kervan gidiyor
solgun bir gül oluyor insan
bir demet kır çiçeği ölüyor sen gidiyorsun
ne ucuz yaşıyorsun,ne kolay
bir kristal gibi ellerimden düşüyorsun
bakma öyle
ben kanıyorum sen üşüyorsun
kolay değil bir yalan bu
yaralayan kanayan koca bir yalan
yalan işte
sevdiğim yalan
şarkılardan arta kalan ve sabah buğusu
ve tarla faresi ve ekmek derdindeki işçi kalbi gibi
yumuşak sıcak bir yalan
ıslak gözlerimle geçiyorum
yaralı bir ceylanın kalbinden
ceplerimde kül var
bir yangından arta kalan
sorduğum adreslerde kimse olmuyor
ve kimse olmuyor ben sorduğum zaman
her şey bir yalan gibi yandığı zaman
yalnız olduğunu anlıyor insan
anladım ve geçtim
yaralı bir ceylanın kalbinden
aynamı kırdım fotoğraflarımı yaktım
nasıl da acımasızdım tafralarıma karşı
nasıl da umarsız
su gördüm düşümde
karanlıktı ve gürültüyle çağlıyordu
ceplerimde kül vardı ve yanıyordu
sonra sabah oluyor
ve bir ceylan kalbinde alem ağlıyordu
(more…)
İbrahim Sadri – Kaç Gizlen Sus Şiiri
Ben ölmek için doğmadım..
Her gece yürüyüşlerimde
Bir yıldız kayar gökten
Ama hiç dilek tutmadım,
Kehribar tesbih misal
Hep yıldız ....
İbrahim Sadri – Kırık Hava Şiiri
Ah yaban gülü
Ah karahazer çiçeği
Ah gurbetin şıvan yıldızı
Bir dağda bıraktığım
Bir dağda bulacağım leyla menekşesi
Gün yüzü görmemiş memleket gülüm
Olursa bir yağlı kurşundan olur ölümüm
Bir seherde açsınlar bağrımı en deli rüzgarlar essin
Ne yiğitti desinler, ne filinta
Dönüp baktıkları zaman bir oltu tesbihi
Bir gümüş tabaka
Bitlis tütününden yarım kalmış bir sarma cigara
Şeyh izzetttinin dünyanın bütün çokcuklarına yazdığı muska
Ve sevda adına kurutulmuş bir karanfil bulsunlar mintanımın altında
Yağmurlu bir akşamda duldada
Dedemden öğrendiğim ilk dua gibi
Harran üstünde her gece parlayan süreyya gibi
Emek gibi, toprak gibi, kan gibi, hoyrat gibi
Adilcevaz fırtınası, yedi dağın eşkiyası gibi
Yasak gibi, bayrak gibi, baskın gibi
Erişilmez bir şeydi seni sevmek
Ah leyla menekşesi
Ah yaban gülü
Ah karahazer çiçeği
Ah yaktığım o içli türkü
Hani o zalım diyen hani o hayın
Hani o kaç para eden perakendesi şu üç kuruşluk periuşan darı dünyanın
Hepimiz geldik zulümlere
Şehy İzzettin’i toprağa verdiğimiz o gece (more…)